Hakkımda

Çağatay Küpçü, 12 Haziran 1983 İzmit doğumludur. Üniversite öğrenimini İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Elektronik Haberleşme bölümünde tamamladı. Televizyon yayıncılığı ile tanışması da bu dönemde oldu. Birçok özel televizyon kanalında teknik yönetmen olarak görev aldı. Kariyerine 2019 yılından itibaren TRT’de devam etmektedir.

Şimdi satın alın.

Haluk yoğun bakım odasına girince gözlerine inanamadı, istem dışı elleriyle burnunu ve gözlerini tuttu. Bir anda gözünden yaşlar boşandı. Sanki bir boksör, Hayat’ı kum torbası niyetine kullanmıştı. Gözleri ve yüzü o kadar şişmişti ki koca bir balonu andırıyordu. Bacakları alçıdaydı, halat benzeri şeylerle havada sabitlenmişti. Kimseye zararı olmayan, hani derler ya karıncayı bile incitmeyen Hayat’ın başına bunlar nasıl gelmişti?
 
Gerçekten söyledikleri doğru olabilir miydi? Hayat’ı bu hale bir polis getirmiş olabilir miydi? Eğer öyleyse tabii ki mahkemede cezasını çekmeliydi. Ama beklediği gibi olmadı…
 
Büyük keşfini dünyaya duyurduğu gün eşi Hayat’ı polis şiddetine kurban veren ünlü doktor Haluk Toköz, o gün kendine bir söz verdi: Sonuna kadar gidecekti, ne kadar sürerse sürsün, neler kaybederse kaybetsin, sonuna kadar gidecekti! Gerekirse bu uğurda tüm insanlığını da feda edecekti.
 
Ölümden Beter La Vie – Sıkça Sorulan Sorular
Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Ben kitap yazma serüvenine başlamadan önce iyi bir okurdum. Belli bir
zaman usta yazarların baş yapıtlarını okuduktan sonra yazma isteği ister
istemez içinizde doğuyor. Hayatımın belirli dönemlerinde yaşadığım
sarsıcı deneyimlerin bende bıraktığı duygusal izleri de
biriktiriyordum. Bir noktada bu duygular, kelimelere dönüşmek için içimde
yer aramaya başladı.
Ölümden Beter La Vie, sadece bir kurgu değil, aynı zamanda içsel bir
yüzleşmenin, bastırılmış
korkuların ve derin gözlemlerin ürünüdür.

İlk satırı yazmamla son noktasını koymam arasında yaklaşık 1,5 yıl var.
Ancak hikâyenin
zihnimde olgunlaşması çok daha eskiye dayanıyor. Yazım süreci ise
inişli çıkışlıydı; bazı
bölümleri bir gecede yazarken, bazı sayfalar aylarca beni bekledi.

Her ne kadar kurgu türünde olsa da, birçok karakter, olay ve duygu;
yaşadığım ya da tanıklık
ettiğim gerçeklerin yansıması. Bazı bölümlerde tamamen gerçek
yaşanmışlıkları kelimesi
kelimesine aktardım.

Kayıp ve yüzleşme temalarının işlendiği bölümler beni hem psikolojik
olarak hem de yazınsal
açıdan çok zorladı. Kendi içimde defalarca aynı acıya dönüp bakmak,
yeniden yaşamak gibiydi.

Elbette. Büyük bir Stephen King hayranıyım. Onun kitaplarındaki gerilim
beni hep etkilemiştir. Kitabımın da okuru etkileyebilmesi için çok uzun
süre sadece düşündüm. Özellikle kitabın dinamiklerini oluşturan
cinayetleri adeta bir cani gibi hayal ettim ve düşledim. Bu açıdan okura
daha gerçekçi bir kurgu sağladığımı düşünüyorum.

Büyük bir boşluk. Sanki içimde taşıdığım bir yükü paylaşmıştım ama o
yükle kurduğum bağ da kopmuştu. Bir anlamda terapi gibiydi. Ama
yazdığım satırlar birleştiğinde artık sadece bana ait değildi. Artık
okurlarımla aramda kopması imkânsız bir köprü oluşmuştu. Artık bu
hepimizin hikayesi.

Bu kitap, sadece yazılmak için değil, yaşanmak ve hissedilmek için
doğdu. Bazı duyguların tarifi
yoktur; ancak onları yazıya döktüğünüzde bir parça hafiflersiniz. Okuyan
herkesin kendi
karanlığına tuttuğu bir ışık olması dileğiyle.

Yazar Notu
Bu kitap, sadece yazılmak için değil, yaşanmak ve hissedilmek için
doğdu. Bazı duyguların tarifi
yoktur; ancak onları yazıya döktüğünüzde bir parça hafiflersiniz. Okuyan
herkesin kendi
karanlığına tuttuğu bir ışık olması dileğiyle.
– Çağatay Küpçü

Ölümden BeterLa VieÇağatayKüpçü
Ölümden BeterLa VieÇağatayKüpçü